Franz Kafka 12 Temmuz 1914’te nişanlısı Felice Bauer’la Berlin’de buluştu. Yanlarında Felice’nin kız kardeşi ve iki ortak arkadaş daha vardı. Bu, Kafka’nın planladığı gibi bir görüşme değildi. Yemek bittiğinde, nişanı bozmaya karar vermişti. Yıllar sonra, o geceyi ‘bir mahkeme salonu gibiydi’ diye anımsayacaktı.
Aynı gece günlüğüne şunu yazdı:
Bugün K. tutuklandı. Suçsuzdu.
Josef K. adlı bir adam, bir sabah evinde tutuklanıyor ama neyle suçlandığını bilmiyordu. Kafka, ‘baştan belliydi’ dediği bölümleri yazmaya koyuldu: Tutuklama ve infaz sahnesi. İşi bittikten sonraysa şöyle not aldı: “Arası eksik. Onları sonra tamamlayacağım.”
Kafka, romanın başlangıcı ve finali dışındaki bölümler için bir plan yapmadı. Onun yerine aklına gelen sahneleri farklı defterlere, dağınık şekilde yazmaya başladı. Bazı defterlere birkaç sayfa yazıp bıraktı, bazılarına yoğunlaştı. Sonra tüm bu sayfaları yerlerinden söktü ve zarflara koydu. Romanın iskeleti oluşmaya başlıyordu ama ne bir sıralama vardı ne de bütünlük.
Kafka yazdığı şeyin yalnızca bir kurgu olmadığını biliyordu. Felice Bauer’la ilişkisi, incinmeleri, utancı ve mahcubiyeti doğrudan metne sızmıştı. Josef K.’nın neyle suçlandığını bilemeden, hep bir ‘eksik bilgiyle’ yaşaması, Kafka’nın o dönemki hayatına benziyordu. Kafka da neyle suçlandığını bilmiyor, ama mahkûm gibi hissediyordu.

O günlerde sabahları işe gidiyor, akşamları ya da izinli olduğu günlerde romanı yazıyordu. 1914 sonbaharıyla 1915 başı arasında yazdığı defterlerde hız, kararsızlık ve sık tekrarlar dikkat çekiyordu. Bir cümleyi üç farklı deftere, üç farklı versiyonla yazdığı oluyordu. Dava, defalarca yazılmış değil defalarca denenmiş bir romandı.
Kafka Ocak 1915’te yazmayı bıraktı. Ne bir kapanış yaptı, ne de romanın bittiğini söyledi. Elinde başlangıcı ve sonu yazılmış, arası parçalanmış bir metin vardı yalnızca. Bu metni yaşamı boyunca bir daha toparlamaya çalışmadı.
1924’te öldüğünde, ardında birçok defter ve dosya bıraktı. En yakın arkadaşı Max Brod’a ölmeden evvel “Hepsini yak” demişti. Brod bunu yapmadı. Kafka’nın ölümünden sadece bir yıl sonra, 1925’te Der Process adıyla romanı bastırdı.

Ama ortada bir sorun vardı: Roman bitmemişti ve sahneler dağınıktı. Brod, sahnelerin sıralamasını kendisi yaptı. Hangi bölüm önce gelir, hangisi sonra, ne eksik, ne tamamlanmıştı, bunların hiçbirini kesin olarak bilmiyordu. O yüzden kendi sezgisiyle bir bütünlük kurmaya çalıştı. Bugün okuduğumuz Dava, Kafka’nın değil, Max Brod’un tamamladığı bir roman.
Sonraki yıllarda araştırmacılar defterleri yeniden inceledi. Kafka’nın yazım tarzı, bölümler arası geçişleri ve bırakılmış cümleleri üzerinden “Orijinal sıralama ne olmalıydı?” sorusu üzerine yeni baskılar yapıldı. Ama kimse tam olarak emin değil.