Beat Kuşağı’nın öncüsü Jean-Louis (Jack) Kerouac 1922’de doğdu. Alkolik bir babası, gün geçtikçe dindarlaşan bir annesi ve abisi vardı. Dört yaşındayken romatizmal hastalıktan abisini kaybetti.
Amerikan futbolunda yetenekliydi. Columbia Üniversitesi’ne bursla kabul edildi, ancak ağır bir sakatlık sonrasında hocasıyla ettiği kavga, bursunun yenilenmemesine ve spor kariyerinin bitmesine neden oldu. Yine de New York’tan ayrılmadı. Yakın arkadaşları Allen Ginsberg ve William S. Burroughs ile bu yıllarda tanıştı.

Fotoğraf: Columbia University Libraries
Yirmi bir yaşında deniz kuvvetlerine katıldı, fakat içe dönük kişiliği nedeniyle ordudan uzaklaştırıldı.
İki sene sonra arkadaşı Lucien Carr’ın işlediği bir cinayete William S. Burroughs ile adı karıştı. Tutuklandı. Kefaret ücretini yatırabilmek için kız arkadaşı Edie Parker ile evlendi. Parker, büyükbabasından kalan mirasla kefaretini ödeyince serbest kaldı.

Fotoğraf: Wikimedia
1950’de ilk romanı The Town and the City yayınlansa da pek ses getirmedi.
Ertesi yıl, ABD’yi baştan başa dolaşmak için çıktığı yolculukta başından geçenleri anlattığı Yolda’yı yalnızca üç haftada yazdı. Fakat ilginç olan romanı bu kadar kısa sürede tamamlamış olması değildi. Kerouc roman boyunca klasik daktilo kâğıdı yerine, evde parçalanmış kağıtları bantlayarak oluşturduğu 40 metrelik bir ruloyla çalıştı. Bu sayede yazarken hiçbir paragraf sonu ya da sayfa geçişiyle bölünmek zorunda kalmadı. Hedefi belliydi. Tam akış, tam hız, tam ‘beat’.
Bu yöntem, spontaneous prose (anlık yazı) diye adlandırdığı yazım tarzının zirvesiydi. Bu tarzı benimsemesinde arkadaşı Neal Cassady’nin kendisine yazdığı mektupların büyük payı vardı. Çünkü Yolda’yı yazmaktan 1948’de vazgeçmiş, arkadaşının mektuplarını inceledikten sonra oradaki üslubun metni için tam uyduğuna karar verip kolları tekrar sıvamıştı.
Noktalamalar dağınıktı, paragraflar uzun ve nefes nefeseydi. Yazarken neredeyse hiç durmadı. Geceleri kahve, sigara ve benzedrine (amfetamin) gibi uyarıcılarla ayakta kalıp yazmayı sürdürdü.

Gelgelelim yayınevleri, bu gibi hikâyelerde alışık olduğumuz üzere bu akışkan ve dağınık metni başta reddetti. Araya Kerouac’ın dostları Allen Ginsberg ve William S. Burroughs’ın girmesiyle 1957’de editörler metne şans vermeye razı olsa dahi kitap sansürlenmeden yayınlanamadı.
Alkol problemleri olan Jack Kerouac, 1969’da henüz 47 yaşındayken sirozdan öldü. Kitabın ilk kez 2007’de ‘On the Road: The Original Scroll‘ adıyla yayınlanacak sansürsüz hâlini ya da 2012’de Brezilyalı yönetmen Walter Salles’ın uyarladığı filmi ne yazık ki göremedi.
Kerouac’ın efsane rulosuysa günümüze ulaştı. 2001’de 2,4 milyon dolara satıldı ve zaman zaman sergileniyor.
