Lewis Carroll, yani gerçek adıyla Charles Lutwidge Dodgson, edebiyat tarihinin en büyüleyici ve tartışmalı figürlerinden biri.
Erken dönem fotoğrafçılardan olmasının dışında matematik profesörü. Dille ilgili önemli çalışmaları var.
Ancak Carroll, bugünkü tanınırlığını artık klasikleşmiş Alice Harikalar Diyarında’ya borçlu. Her ne kadar bu eserle ismini edebiyat tarihine silinmemek üzere yazdırsa da, arkasında onlarca yıldır süren bir şüphe de bıraktı: Lewis Carroll pedofili miydi?
Soru, Carroll’un hayatındaki bazı alışkanlıklar ve özel ilgi alanlarından doğdu.
Bunların en meşhuru, Alice Harikalar Diyarında’ya da ilham olan Alice Liddell’le ‘ilişkisi’. Carroll, Alice’le arkadaşlık etmiş, hikâyeler anlatmış, portrelerini çekmiş. Fakat bu sadece Alice’e özgü bir durum da değil. Carroll birçok küçük kızla yakınlık kurmuş, mektuplar yazmış, hediyeler almış, bazılarını da fotoğraflamış. Modern gözle bakıldığında bunlar rahatsız edici; fakat 19. yüzyıl Viktoryen toplumunun da farklı ahlaki kodları vardı.

Bu çocuklar arasında bazıları Carroll’ın modelidir. Ve evet, bazı portrelerde kız çocukları yarı çıplak. Ancak bu, dönemin sanat anlayışında ‘masumiyetin yüceltilmesi’ şeklinde yorumlanan bir gelenek. Yine de Carroll’un bu ilgisinin sınırda bir doğası olduğu inkâr etmek güç…
Elimizde Carroll’un kendi el yazısıyla yazılmış günlükleri var. Gelgelelim bu günlüklerin bazı bölümlerini ailesi çıkarmış veya yok etmiş. Cinsel içerikli bir itiraftan mı, yoksa sadece uygunsuz görülen ifadelerden mi bilmiyoruz. Olasılıklar çok, kesinlik yok.
Modern biyografi yazarlarının bazıları, Carroll’un bastırılmış bir cinselliği olduğunu ve belki de hayatı boyunca kimseye zarar vermemiş de olsa, bu ilgilerinin rahatsız edici olduğunu savunur. Bazılarıysa bu düşüncelerin tamamen anakronik olduğunu, yani bugünün değerlerinin geçmişe zorla yapıştırılmaya çalışıldığını öne sürer.

Carroll hakkında hiçbir zaman yasal bir suçlama yapılmadı. Tanık yok, itiraf yok, mağdur beyanı yok. Sadece davranışlar ve günümüzde daha farklı okunan bazı mektuplar var. Bu nedenle kesin bir evet ya da hayır cevabı vermek neredeyse imkânsız.
Ama bir yazarın kişisel zaaflarını bilmek, onun eserine bakışımızı değiştirir mi? Bu da başka bir tartışma.