Balzac günde 60 fincan kahve içerdi. Boksör Hemingway kafayı biraz bulunca arkadaşlarını ringe davet ederdi. Georges Perec bir anısını hatırlamakta zorlandığında ya da yanlış anlattığını düşündüğünde sohbete dahil olamazdı…
İlginç huylara sahip olmak yazarların kaderi. Bazı yazarlar, bu ilginç huyların içlerindeki edebiyat coşkusunu ortaya çıkardığını düşünüyordu.
1 – Marcel Proust ve dağılma korkusu

Kayıp Zamanın İzinde‘nin yazarı Marcel Proust, modern edebiyatın yaratıcılarından. Yukarıda bahsedilenlere kıyasla daha içe kapanık olsa da yazma rutini ilginçti.
Proust, dikkatinin çabuk dağıldığına inanırdı. Bu yüzden mümkün olduğunca suni bir ortam oluşturma gayretindeydi. Bütün pencereleri odaya gün ışığı giremeyecek kadar siyah perdelerle kapatıyor, eve sessizliğin hakim olduğundan emin olduktan sonra yatağına uzanıyordu. Yazmak için bütün şartları oluşturduktan sonraysa burun deliklerine pamuk tıkıyordu. Ona göre kokular, konsantrasyonunun bozulmasındaki en büyük etkendi.
2 – Friedrich Schiller ve yalnızlık uğraşı

Şair, filozof ve aynı zamanda tarihçi Friedrich Schiller; Wieland, Herder ve Goethe ile birlikte Weimar Klasiği‘nin en önemli dört yazarından biri. Şiirleri hâlâ en sevilen Alman balatları arasında.
Schiller, Proust’un aksine kokuların, yaratıcılığını güçlendirdiğine inanırdı. Çalışma masasında çürük elmalar vardı, her fırsatta ekşi kokuların üretkenliğini arttırdığından konuşurdu. Odasındaki kokular o kadar yoğun bir hal alırdı ki, karısı masasına dahi yaklaşamazdı.
3 – Goethe ve el meşguliyeti

Faust’un yazarı. Yukarıda bahsedilen Weimar Klasiği’nin baş temsilcisi. Siyasetçi, doğa bilimci, ressam Goethe. En az diğer yazarlar kadar tuhaf bir adam olsa da listedekilere kıyasla rutini daha masumdu.
Yazarken küçük heykellerle ve oyuncaklarla oynamaya bayılırdı. Onları bir çeşit ilham kaynağı olarak kullanır, kendini meşgul etmek için sürekli parmakları arasında döndürürdü. Tıpkı sınavdaki bir öğrencinin kalemini ya da bir satranç oyuncusunun maç başında elde ettiği piyonu durmadan parmakları arasında çevirmesi gibi.
4 – Edgar Allan Poe ve asılma tutkusu

Polisiye edebiyatın atalarından Edgar Allan Poe, batıl inançlı birisiydi. Gün içinde karşılaştığı her şeyi ya iyiye ya da kötüye yorar ve kötülüklerden korunmak için geliştirdiği teknikleri mümkün en kısa sürede uygulardı. Bu alışkanlık, hâliyle yazı rutinine de yansıdı.
Kötü bir şey yaşadığı veya yazamadığı vakitlerde uğursuz biri olduğunu düşünürdü. Bu histen kurtulmak için kendini ters çevirip asardı. Bunun ruhunu temizlediğine inanıyordu. İşe yaramadığını düşündüğündeyse kedisine sarılır ve onun nefes alıp verişini dinleyerek rahatlamaya çalışırdı.